Ümitvar Olmak Beraberinde Metanet ve Dirayeti Getirir
İman eden bir kimse, zahiren herşeyini yitirmiş dahi olsa, yine de en
ufak bir ümitsizliğe kapılmadan, sabırla, şevkle herşeye en baştan
başlayabilir. Sahip olduğu bu şevk; kadere imanından, Allah’a duyduğu
sevgi ve güvenden, Kuran ahlakını benimsemiş olmasından ve dünya
hayatının geçiciliğini kavramış olmasından kaynaklanır. Gelecekten yana
hep ümitvar olan tavrı, olayların hep güzel yönlerini gören tutumu
hayatı boyunca karşılaştığı bütün olaylarda kendini gösterir.
Ne kadar büyük zorluklarla karşılaşırsa karşılaşsın, mümin, çok güzel
bir olgunluk, itidal, metanet ve dirayet sergiler. Vakar, asalet ve
saygınlığından hiçbir şekilde taviz vermez. İman etmeyenlerde görülen
tavır ve ahlak bozukluklarından hiçbirini göstermez, bu ahlakıyla da
insanlar için güzel bir örnek oluşturur.
Ümitvar Olmak İnsanı Allah’a Yakınlaştırır
Allah, iman edenlere hem bu dünyada hem de ahirette çok büyük nimetler
vereceğini vaat etmiştir. Kişi de Allah’a olan imanı, yakınlığı,
teslimiyeti ve samimiyeti derecesinde bu nimetlere kavuşmayı ümit eder.
Nimetleri de Allah’a yakınlaşmaya, şükretmeye, O’nun sonsuz sıfatlarının
tecellilerine, güzelliklerine şahit olmaya bir vesile olarak görür.
Allah güzel davrananlara güzellik veren olduğu için, müminler nimetlerin
sürekli artmasını diler ve kendilerine verilen nimetlerle Allah’a daha
fazla yakınlaşırlar.
Allah’tan “En Hayırlısını” Ümit Etmek
Müminin en önemli özelliklerinden biri, her işinde Allah’a yönelmesi,
Allah’ın yarattığı kadere “gönülden” teslim olmasıdır. Bir olay daha
önce hiç planlamadığı gibi geliştiğinde de, çok istediği bir şeye
ulaşamadığında da, kısacası her şartta Allah’a yönelir ve olaylardaki
güzel ve hayırlı yönleri görür. Bir müminden “neden böyle oldu?”, “keşke böyle olmasaydı”
gibi sözleri duymak mümkün değildir. Çünkü mümin Allah’tan razı olmuş
ve kadere teslim olmuştur. Dua ederken de daima Allah’tan “en hayırlısını” ister.
Allah’a Karşı Daima Ümit ve Korku Arasında Olmak
Ümit, müminin İslam ahlakını şevk, heyecan, neşe ve coşku içinde
yaşamasını sağlar. Allah’a duyduğu saygı dolu korku da müminin, Allah’ın
sınırlarını korumada son derece dikkatli olmasına, Allah’ın
sakındırdığı konulardan şiddetle kaçınmasına, helal ve harama çok büyük
titizlik göstermesine neden olur. Ümit ve korku arasında olmak, insanın
güzel ahlaka ulaşmasında en önemli unsurlardan biridir. Ümitvar olmanın
verdiği şevk ve coşku ile Allah korkusunun mümine kazandırdığı itidal,
titizlik, duyarlılık müminin ahlakının güzelleşmesine ve Allah’a olan
yakınlığının artmasına vesile olur.
Karamsarlık Mı?
Karamsarlık Kimlerde Görülür?
Ümitsizlik, iman etmeyen insanlarda sık rastlanan bir
tutumdur. Bu ruh halindeki bir insan her konuda, her olayda kötüye
yoracak, olumsuz bir yön bulabilir. Herşeyden karamsarlığa ve
umutsuzluğa sürüklenecek sonuçlar çıkarabilir. Çünkü kendisine ölçü
olacak hiçbir yol göstericisi yoktur. Olaylara bakış açısını belirleyen
şeylerin tesadüf, raslantı gibi kavramlar olduğunu düşünür. Oysa bu
kavramların ona umut ve güven verecek hiçbir yanı yoktur. Tam tersine,
bu kavramlara inanması ve hayatını bunların üzerine kurması, onun her
türlü sıkıntıyı ve azabı yaşamasına sebep olur.
Allah’ın Rahmetinden Yalnızca İnkar Edenler Ümit Keser
Allah’ın rahmetinden umut kesen kişiler Allah’a
inanmayan, ahiret inancı taşımayan insanlardır. Allah, rahmetinden umut
kesenlerin ancak inkar edenler olduğunu bir Kuran ayetinde şu şekilde
belirtmektedir:
Allah’ın ayetlerini ve O’na kavuşmayı ‘yok sayıp inkar
edenler’; işte onlar, Benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte
onlar, acı azab onlarındır. (Ankebut Suresi, 23)
Ümitsizlik İnsanı Hastalığa Neden Olabilecek Kadar Moral Çöküntüsüne Sokabilir
İnsanın mutlu ve huzurlu olmasını sağlayan manevi etkenlerden biri “ümitvar”
ruh halidir. Bu, bir insanın yaşamını sağlıklı olarak sürdürebilmesi
için de gerekli olan en önemli konulardan biridir. Nitekim dünya
üzerinde “ümitvar” ruh halini tam anlamıyla yaşamadıkları için
acı ve sıkıntı çeken, kendi kendilerine zulmeden çok sayıda insan
vardır. Ümitsizlik insanı hastalıklara, hatta ölüme dek sürükleyebilecek
şekilde moral çöküntüsüne sokar.
Şeytan İnsanlara Ümitsizlik Aşılamak İster
Şeytan kendini dost edinen insanlara her zaman kendine
güvensizliği, gelecekten yana ümitsiz olmayı, olaylara hep karamsar
açıdan bakmayı telkin eder. İnsanların iman etmelerini, Allah’a karşı
itaatli olmalarını, kadere teslim olmuş, tevekküllü, ümit ve şevk dolu
bir şekilde yaşamalarını istemez. Çünkü bu sayılanların hepsi hem
Allah’ın beğendiği ve insanı Allah’a yakınlaştıran hem de din ahlakının
yaşanması için zorunlu olan özelliklerdir. Şeytan ise insanların Allah’a
yakınlaşmalarını istemez. Bu yüzden kişiyi ümitsizlik telkiniyle
yılgınlığa, şevksizliğe, karamsarlığa, çaresizliğe ve bıkkınlığa
sürüklemeye çalışır.
Karamsarlık Şeytanın Bir Tuzağıdır
Kuran ahlakıyla ahlaklanmış bir kimsenin hal ve hareketleri doğal
olarak çevresine olumlu etki bırakacak niteliktedir. Ümitsiz ruh haline
sahip bir insan ise kendine olduğu gibi etrafındaki insanlara da olumsuz
ve karamsar bir hal aşılar. Bu tutumuyla adeta şeytanın bir yardımcısı
gibidir. Çünkü şeytan insanlara yerleştirmek istediği ruh halini o
kişiyi kullanarak telkin etmektedir.Dolayısıyla her insan buna benzer her türlü tavırdan uzak durmalı, daima insanları güzel ahlaka özendirici davranışlarda bulunmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder