İman etmeyen kişi hayatı boyunca çalışmış ve kazandığı
parayla kendisine birtakım değerli eşyalar satın almıştır. Eşyalarına
herşeyden çok değer verir; çünkü bütün hayatını, şevkini ve
beklentilerini bunlar üzerine kurmuştur. Şimdi ise bir anda bunların
tümünü yitirmiştir.
Hayatının boşa geçtiğini, emeklerinin yok olduğunu
düşünür. Sürekli karamsar ve şikayetçi bir ruh haline bürünür, herkese
dert yanar. Hatta kimisi günlerce ağlar, hasta olur. Bazıları da sürekli
asabi hareketler sergiler, etrafındakilere kırıcı davranır. Kimi zaman
da aniden içine kapanır, çaresizliğine ve üzüntüsüne etrafındakileri de
ortak etmeye çalışır. Yitirdiği birkaç eşya yüzünden -kendi
deyimiyle-”bütün hayatı altüst olmuştur”.
Diğer dairedeki iman eden kişi ise bütün bu
saydıklarımızın hiçbirini yaşamaz. Yan evden gelen bağırtı ve ağlama
seslerinin aksine inanan kişinin evinde son derece sakin, huzurlu bir
hava hakimdir. En ufak bir üzüntüye ve karamsarlığa kapılmaz; her
zamanki tevekküllü, dengeli ve neşeli yapısını korumaya devam eder.
Çünkü malı kendisine verenin Allah olduğunu bildiği
gibi, alanın da Allah olduğunu biliyordur. Olayda mutlaka kendisi için
bir hayır olduğunu düşünerek huzurlu olur. Dünyevi hırslara kapılarak
asla gelecek kaygısına düşmez. Allah’ın kendisine daha güzelini, daha
hayırlısını hem dünyada hem de ahirette vermesini umar.
Bu ve buna benzer olaylar bir Müslümanı asla ümitsizliğe
kaptırmaz. Aksine, iman edenlerin bu gibi olaylarda Allah’a karşı
teslimiyetleri daha da artar, her durumda Allah’a şükretmenin huzur ve
mutluluğunu yaşarlar. Allah’ın kendilerini denediğinin bilinciyle
Allah’tan daha hayırlısını umarlar.
İman eden bir kimse, herşeyini dahi yitirmiş olsa, yine de en ufak bir
ümitsizliğe kapılmadan, sabırla, şevkle herşeye en baştan başlayabilir.
Sahip olduğu bu şevk, imanından, Allah’a karşı duyduğu sevgi ve
güvenden, Kuran ahlakını benimsemiş olmasından ve dünya hayatının
geçiciliğini kesin olarak kavramış olmasından kaynaklanır. Gelecekten
yana hep ümitvar olan tavrı, olayların hep güzel yönlerini gören tutumu
hayatı boyunca karşılaştığı bütün olaylarda kendini gösterir.
İman edenler ne kadar büyük zorluklarla karşılaşırlarsa
karşılaşsınlar çok güzel bir olgunluk, itidal, metanet ve dirayet
sergilerler. Vakar, asalet ve saygınlıklarından hiçbir şekilde taviz
vermezler. İnkarcılarda görülen tavır ve ahlak bozukluklarından
hiçbirini göstermez, bu ahlaklarıyla da tüm insanlar için çok güzel bir
örnek oluştururlar.
Böyle bir durumda en çok dikkat çeken özellikleri ise
asla ümitsizliğe düşmemeleridir. Çünkü ümitsizliğe kapılmak Allah’ın
beğenmediği bir davranıştır ve Kuran’da inkarcıların bir özelliği olarak
tarif edilmektedir. Çünkü, Allah’ın yardımından, rahmetinden,
bağışlayıcılığından ümit kesmek çok çirkin bir tavırdır ve Kuran’da
yasaklanmıştır.
İman eden insan imanından kaynaklanan ümitvar ruh
haliyle huzurlu ve mutlu bir yaşantı sürer. Kendini Allah’a teslim
etmeyenler ise daima ümitsizlik, endişe ve tasa içindedirler. Bundan
dolayı iç karartıcı, mutsuz, sıkıntılı bir hayat sürerler.
İnsanların çoğu istedikleri bir şeyi elde edemeyince,
sevdikleri bir şeyi yitirince veya başlarına beklemedikleri kötü bir
olay geldiğinde ümitsizliğe kapılırlar. Bunun yanında, ahirette
bağışlanmayı, cehennemden kurtulmayı, cennete gitmeyi ümit etmek
akıllarına bile gelmez. Hatta ahiret hakkında doğru, Kurani bir bilgiye
sahip olmadıklarından cenneti ümit etmenin ne demek olduğundan bile
haberleri yoktur.
Tüm bunların sebebi Kuran’dan habersiz, Kuran’ın
gösterdiği doğru yoldan uzak bir yol tutmalarıdır. Alışageldikleri
günlük hayatın telaş ve karmaşası içinde başlarına gelen her olumsuzluk
onlar için bir üzüntü ve karamsarlık nedeni olur. İman edenlerin Kuran
sayesinde kazandıkları İlahi ilimden, öğüt ve tavsiyelerden habersiz
oldukları için şeytanın tüm vesveselerine kulak verir, sayısız endişe,
kuruntu ve tasalara kapılırlar. Kendilerine Kuran gönderildiği halde
ondan yüz çevirmenin karşılığını hem bu dünyada hem de ahirette maddi ve
manevi olarak görürler.
İşte bu sitede de okuyacağınız yazılar, bugüne kadar
Kuran’dan uzak bir yaşam sürdürmüş kimselerin eski hayatlarındaki çarpık
tutum ve zihniyetlerini terk etmeleri, dünya ve ahiret mutluluğuna
kavuşmaları için önemli bir fırsattır. İman eden ve Kuran’a tabi olanlar
içinse bir öğüt ve hatırlatma, Kuran’ı daha iyi anlamaya bir teşvik
vesilesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder